Server-i kainatın mübarek parmakları,

İri olup, etliydi hem mübarek kolları.

 

Vücudunun kokusu, güzel idi miskten de.

Bedeni hem yumuşak, kuvvetli idi hem de.

 

İriydi kemikleri yine omuz başının.

Genişti göğsü dahi Peygamber-i zişanın.

 

Boy itibariyle de, yine Server-i âlem,

Uzun boylu olmayıp, kısa da değildi hem.

 

Gelse idi yanına, uzun bir kimse eğer,

Yine de ondan uzun görünürdü o Server.

 

Oturduğu vakitte, mübarek omuzları,

Diğer oturanlardan olurdu hep yukarı.

 

O Server'in mübarek saç ve sakalları da,

Kıvırcık ve düz değil, ondüleydi aslında.

 

Uzatır ve bazan da keserdi saçlarını.

Yine O, boyamazdı saç ve sakallarını.

 

Vefat ettiği zaman, saç ve sakallarında,

Ak kıl, yirmiden dahi azdı aralarında.

 

Mübarek bıyığını, zaman zaman kırkardı.

Uzunluğu ve şekli, tam kaşları kadardı.

 

Misvak ve tarağını ayırmazdı yanından.

Ve aynaya bakardı taranacağı zaman.

 

Bütün güzel huylarla, iyi ahlakın hepsi,

Peygamber-i zişanda toplanmıştı cümlesi.

 

Bunlar, Ona doğuştan verilmiş idi ancak.

Kazanılmış değildi sonradan çalışarak.

 

Asla bir müslümana, hiç lanet etmemiştir.

Ve mübarek eliyle, kimseyi dövmemiştir.

 

Kendi için, kimseden almamıştır intikam.

Her işi, Allah için yapıyordu çünkü tam.

 

Aile efradına, hısım akrabasına,

Çok iyi muamele ederdi Eshabına.

 

Ev içinde yumuşak ve güleryüzlü idi.

Hizmetçisine bile tevazu gösterirdi.

 

İşlerinde yardımcı olurdu Eshabına.

Küçük çocuklarını, alırdı kucağına.

 

Fakat kalbi, bunlarla hiç meşgul değil idi.

Ruhu, her an melekler ulvi âlemindeydi.

 

O, bütün insanların cömerdiydi en fazla.

Bir şey istendiğinde, (yok) demiyordu asla.

 

Zira istenilen şey, var ise veriyordu.

Eğer mevcut değilse, hiç cevap vermiyordu.

 

İyi kötü herkese, o Peygamber-i zişan,

Yapardı ki o kadar çok iyilik ve ihsan,

 

Rum imparatorları, hatta İran şahları,

Yapamazdı o kadar ikram ve ihsanları.

 

Buna rağmen kendisi, kendi arzusu ile,

Yaşardı sıkıntı ve tam bir tevazu ile.