Peygamber Efendimiz, günlerden bir gün yine,

Hazret-i Fatıma’nın teşrif etti evine.

 

Gördü ki, kızının ve çocukların yüzleri,

Solmuş ve kansızlıktan sararmış benizleri.

 

Üzülüp, sebebini sorunca Fatıma'dan,

O da Resulullah'a arz eyledi o zaman.

 

Dedi ki: (Babacığım, şudur ki buna sebep,

Ben ve onlar, üç gündür aç yatıp kalkarız hep.)

 

Resulullah bu hale gayet kederlendiler.

Ve hemen onlar için çok dua eylediler.

 

Hazret-i Fatıma'ya buyurdu ki sonra da:

(Ya Fatıma çık da bak, ne var karşı odada?)

 

Hazret-i Fatıma ve Hasen ile Hüseyin,

O odaya koştular, emriyle o Server’in.

 

Bir tabak gördüler ki, işlenmiş ziynet ile.

İçi de dolu idi yeni pişmiş et ile.

 

O yemekten devamlı yediler bir nice gün.

Yine de eksilmedi, duasıyle Resulün.

 

Ve lakin bir kadının kötü nazarı ile,

Daha sonra o tabak, kayboldu birdenbire.

 

Peygamber Efendimiz buyurdu ki bu babta:

(Size ben söylerim ki yemin ederek hatta,

 

O kadının nazarı değmeseydi gerçekten,

Hayatınız boyunca yerdiniz o yemekten.)

 

Bir gün de, Eshabıyla Allah'ın Peygamberi,

Otururken, o yere gelmişti köylü biri.

 

Elinde torba ile yaklaşarak o ara,

(Muhammed kimdir?) diye sual etti onlara.

 

Öğrenince, yaklaşıp sordu ki: (Ya Muhammed!

Şu torbada ne vardır, biliyorsan beyan et.)

 

Peygamber Efendimiz, tebessüm eylediler.

(Bilir isem, imana gelir misin?) dediler.

 

Köylü (Evet) deyince, buyurdu ki: (Sen bu gün,

İki güvercin ile, annelerini gördün.

 

Yavru güvercinleri, sen alıp da gidince,

Anneleri, ardından feryat etti bir nice.

 

Ve onların üstüne gelip attı kendini.

Sen de attın torbaya, o anne güvercini.)

 

Peygamberi zişan'ın sözlerini takiben,

O köylü, elindeki torbayı açtı hemen.

 

Baktılar, bir anne kuş, iki de yavru yine.

Germiş kanatlarını onların üzerine.

 

Resulullah buyurdu: (Bakınız ki bunlara,

Ne çok merhametlidir anne kuş yavrulara.

 

Bir kul tövbe edince, o kula, Rabbimizin,

Şefkati, şefkatinden çoktur şu güvercinin.)

 

Köylü, bu mucizeyi görüp oldu müslüman.

O güvercinleri de salıverdi o zaman.